Bilgi Düzeyini Ölçmenin İlkel Metodu: Sınav
Üniversitelerde, liselerde ve çeşitli eğitim-öğretim kurumlarında verilen derslerin ve kursların sonucunda eğitimi talep eden kişilerin (Talebelerin), bilgi düzeylerini ölçmekte kullanılan bazı metotlar maalesef çağ dışı kalmakla beraber, akademisyenler ve sözde aydın sayılacak insanlar tarafından bile güncellenmeye tenezzül edilmemesi oldukça can sıkıcı bir durum haline gelmektedir. Eğitim denilen oluşumun, yani en önemli unsur olması gereken olgunun önemini henüz kavrayabilmiş değiliz. Bir ülkenin bağımsızlığının ve istikbalinin temellerinde yatan eğitim sisteminin bir “Sistem” olduğunu ve her sistem gibi bazı çarkların eskimesi ve paslanmasıyla birlikte tutukluk yapacağını hatırlamakta her zaman fayda vardır. Kaldı ki 21. Yüzyılda bile 1800’lü yıllardan kalma bir bilgi düzeyi ölçme yöntemi kullanmaktayız.

Bir düşünelim. 1989 yılında üniversitelerde eğitim gören talebelerin bilgi düzeyini, eğitim gördükleri alandaki terminolojiye ne kadar hâkim olduklarını ölçmek ve test etmek için yazılı sınav dediğimiz sistemi kullanmak, yani belirli bir zaman dilimi içerisinde önceden belirlenmiş bazı soruları gereğince düzenleyip öğrencilerden cevaplamalarını beklemek oldukça iyi bir yöntem gibi gözüküyor. Ancak bu yöntemi 2023 yılında bile kullanmaktayız. Peki 2023’ün 1989 yılından farkı nedir? Akademik bilgi düzeyi sıfır olan bir vatandaşın bile ağzından düşmeyen “Teknoloji çağındayız yeğenim” cümlesine bence bir kulak vermeliyiz.
Sınavların ölçtüğü şey: Bilgi düzeyi
Bilginin muhafaza edildiği yer: Hafıza
Hafızanın muhafaza edildiği yer: Beyin.
Bizler bilgisayar teknolojisi çağında yaşayan bireyler olarak, beynimize ek olarak bir de 256GB’lık harici hafızayı her gün cebimizde taşımaktayız. Ak sakallı dedelerin TV programlarında dillerinden düşmeyen bu cihazlara olan bağlılığımızı, telefonların adeta bir uzvumuz haline geldiği benzetmesini aşağılayıcı ve sanki kötü bir şeymiş gibi bir algı oluşturarak yapmaktadırlar. Sevgili akademisyenlerimiz de bilgiye ulaşım artık şöyle kolay böyle kolay diyeceklerine bu “bilgiye ulaşım kolaylığını” eğitim sistemine güzelce yedirip, sistemin tıkanmış olan çarklarını en azından bir yağlayıp işlevsel hale getirseler mi diyorum.
Bir öğrencinin 2022 yılında aldığı bir lisans dersinin sınavında, önünde 20 tane terim sorusu var diyelim. Bunlardan 3 tanesini biliyor gerisi karanlık. İsmen hatırladığı bu terimlerin içeriğini bir türlü hafıza kutucuğundan çıkarıp kâğıda dökememek sinir bozucu bir durum haline gelir. Halbuki, cebinde öyle boş boş duran dikdörtgen şeklindeki uzvunda cevaplar vardır. Eğer ki o an sınavda değil de daha önemli bir yerde, mesela uluslararası bir platformda konuşma yapıyor olsaydı telefonunu kullanarak konuşmasına devam edebilirdi.

Yani bir talebeyi yazılı sınava tabi tutmak, onun BİLGİ düzeyini değil HAFIZA düzeyini ölçer. Bunun doğurduğu sonuç ise: Dili kullanma becerisi yerlerde olan, kendini ifade etmekte güçlük çeken, yabancı dilleri akıcı konuşamayan, ancak kısa süreli hafızası daha iyi olan bu birey, sınavlarda “bilgi düzeyi yeterli” sonucunu almasıyla beraber başarılı sayılmasıdır. Sonrasında ise ezberlediği terminolojik bilgileri 3 gün içinde unutur. 3 gün önce yeterli sayılan bu öğrenci artık yeterli değildir. Kâğıt üstünde yüksek ortalamaya ve notlara sahip bu öğrenci maalesef cahil bırakılmıştır ve bu olay hem ülke geleceği, hem de birey için fazlasıyla trajik bir durumdur. Öğrencileri, “Ezber yaparsan başarılı olursun” mantalitesinden çıkarıp, “Yetkin birisi olursan başarılı olursun” mantığına sokabilmek için sınavların derhal durdurulması; bunun yerine çağımıza ayak uydurarak bilgi ve yetkinlik ölçme metotları kullanılması gerekmektedir.
Z kuşağı diyerek sürekli ayrıştırdığımız bireylerin diğer kuşaklardan farklı bir eğitim sisteminde yetişmeleri gerektiği kanaatindeyim. Bizim göremediğimiz ve algılayamadığımız çoğu şeyi daha iyi algılayabildiklerini kabullenip gereğince eğitim gördüklerinden emin olmak aynı zamanda vatani bir görev haline gelmelidir.
Sınav süresi 80 dakika. (Hayırdır? Nereye yetişiyoruz?)
Yazar: Oğuz Özcan
Grafiker : Selim Emre Köseoğlu
Editör: Oğuz Özcan