
It Ends With Us kitabını okurken şiddetle ilişkilendirildiğini hissetmiştim. Bunun üzerine bir araştırma yapmak istedim. Bu kitap bir erkekle bir kadın arasındaki şiddet dolu aşkın ne kadar hastalıklı olabileceğini gösteriyor. Ayrıca bu kitaptaki kadın sadece kendi ilişkisinde şiddete maruz kalmamış, küçükken babasının annesine uyguladığı şiddete de tanık olmuş bir kadın. Bu duruma tanık olan karakter, annesini hayatı boyunca bu şiddete boyun eğdiği için eleştiriyor ancak kendisi şiddete maruz kaldığında hemen hemen annesi gibi davranıyor. Bu açıdan bu kitap hem kadına yönelik şiddeti hem de aile içi şiddetin psikolojiyi nasıl etkilediğini açıklayabileceğini düşünüyorum.
Yorumladığım kadarıyla yazarın mesajı şiddetin yanlış ancak şiddeti kabul etmenin doğru olduğu. Ancak bu şiddet asla kabul edilebilir bir durum değil, kadın psikolojik şiddete maruz kalsa bile kendini savunmalı ve karşısındakini bir şans daha vermeden terk etmelidir.
Araştırmalarıma göre psikolojik şiddet uygulamanın bir yolu psikolojik manipülasyon. Erkek bu durumu kadını fiziksel veya psikolojik şiddet kullanmadığına hatta kadının yanlış yaptığına ikna etmek için kullanıyor. Kadını o kadar bastırıyor ki kadın gerçeklik algısını kaybediyor. Bu aşamada kadının, hatalarına rağmen erkeği kolayca kabul etmesi ve tamamen haklı olduğunu kabul etmesi kaçınılmaz. Mesela, kitaptaki karakter psikolojik şiddete maruz kalıyor ancak adamın kendisi için en iyisini bildiğini düşünüyor, o benim için en iyi şeyi bilir ben de ona uyum sağlamalıyım diye düşünüyor. Ayrıca adam, kadın kabul etmeyip kadından tepki aldığında karşısındakinin duygu ve düşüncelerini önemsizleştirip ve aşırı tepki veriyorsun gibi cümleler kullanıyor. Bu ifade kitaptaki erkek karakterin kadının verdiği her tepkiden sonra bu tarz cümleler kullanması bana başından sonuna kadar psikolojik manipülasyon uyguladığını düşündürdü. Psikolojik manipülasyona maruz kalan insanlar suçu kendilerinde aramaya başlarlar çünkü karşısındaki mükemmeldir, yanılması asla mümkün değildir, yani yanlış biri varsa o kişi kendisidir. Mesela, kadın, eşinin kendisine yönelik şiddetini kendi hataları sonucu görüyor ve kendini suçlamaya başlıyor yani kendini fiziksel şiddete maruz kalmanın suçlusu olarak görüyor. Kadının şiddete maruz kalmasına rağmen erkekten ayrılmaması, erkeğin duygusal manipülasyonu ve psikolojik şiddetinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca bu şiddeti kadının kabul etmesini öğrenilmiş çaresizlik başlığı altında araştırdım. Öğrenilmiş çaresizliğin tanımı kısaca, kontrol edilemeyen olayların tekrar tekrar meydana geldiği ve alışkanlık haline geldiği ve değişmeyeceği inancıdır. Anladığım kadarıyla bu durumdaki insanlar motivasyonlarını kaybettikleri için, koşulları değiştirme fırsatına sahip olsalar bile harekete geçmezler. Bu kitapta, kahramanın annesine çocukluğu boyunca uygulanan şiddet nedeniyle öğrenilmiş çaresizlik ile büyüyor ne yazık ki. Karakter veya yazarın, annesine uygulanan şiddeti kader olarak gördüğünü düşünüyorum çünkü kitapta anlatılan aslında yazarın ve annesinin gerçek hayat hikayesi olduğu. Yazarın annesi, kahramanın annesi gibi, çocukken babası tarafından şiddete maruz kalmış bir kadınmış. Bu nedenle yazarın bu hayatı karakterin hayatı için kader olarak görmesi oldukça dikkat çekici. “Destiny” ve “fate” arasında kavramsal bir fark var. Yazarın özellikle “fate” ifadesini kullanması, öğrenilen bu çaresizliğin sadece karakter üzerinde değil, yazarın hayatı üzerindeki etkisini de gösterebileceğini düşünüyorum.
Yazar, bu şiddete kadınların boyun eğmelerinin sebeplerini çok aşık olmaları veya istismarcılarına bir şans daha vermek istemeleri olarak gösteriyor. Ancak bu şiddet asla kabul edilebilir bir durum değildir ve kadın psikolojik şiddete maruz kalsa bile kendini savunmalı ve istismarcıya bir şans daha vermeden terk etmelidir. Birçok kadın psikolojik nedenlerle, geçmişteki tramvatik olaylar nedeniyle şiddeti affeder ve görmezden gelir. Bazı kadınlar daha büyük tepkilerden kaçınmak için sessiz kalır, bazı kadınlar geri dönecekleri bir evleri ve aileleri olmadığı için sessiz kalır. Bazı kadınlar çocukluklarında sevgisiz kaldıkları için bunu hak ettiklerini düşünür ya da şiddeti sevgiyi göstermenin bir yolu olarak görür. Ama bence sevgi, şiddet yoluyla gösterilecek bir duygu değildir. Kitabın sonunda, karakterin annesinin aksine kadın karakter, bir bebeği olduktan sonra tacizci kocasından boşanmayı ve bu zinciri kırmayı seçiyor. Ancak yine de bu seçimi bu şiddeti hak etmediği için değil, bu döngünün çocuklarının hayatında da devam etmesini istemediği için yapıyor. Ama bence çocuğu olmasa bile bu seçimi yapması gerekirdi. Psikolojik manipülasyon öyle bir şeydir ki insanlar karşısındakinin duygu ve düşüncelerinin onların duygu ve düşünceleri olduğunu düşünür. Bu aşamada kişi olayı yaşarken olayı fark edip göremez ama olaya dışarıdan baktığında, her şeyden önce kendinin daha değerli olduğunu, kendi acılarının, fikirlerinin, bedeninin ve duygularının çok daha değerli olduğunu görür. Karşımdaki kişi mükemmel değil ve karşımdaki kişinin söyledikleri genel etik kurallara göre doğru olsa bile düşüncelerimiz ve isteklerimiz aynı yöne gitmiyorsa bunu yapmak istememek yanlış değildir demelidir.
Elif Zeynep Akbaş