Nedir Bu Psikosomatik ?
Zaman zaman hayatımızda durulduğumuz, ne yapacağımızı bilemediğimiz, çıkmaza girdiğimiz ve buna müteakiben çözüm bulamadığımız süreçlerden geçeriz. Nereye gidersek gidelim peşimizi bırakmayan bir yorgunluk hali hatta halsizlik ve hiçbir şey yapmak istememe durumu doğuran bu süreçlerde, genellikle çevremizdekilerin bizi anlamadığı, bir anlaşılmazlığın içinde savrulduğumuz düşüncesi avlayıp durur zihnimizi. En çok istediğimiz şey anlaşılmaktır ama ruhsal statümüz o kadar ikirciklidir ki, değişim hızına bedenimiz bir süre sonra yetişemeyip çeşitli tepkiler vermeye başlar.

Uykuyla kanlı bıçaklı olmak, gerçekle hayali birbirinden ayırt edememek, gereğinden fazla düşünmek, dünyanın tüm derdini yüklenmişsin gibi hissetmek, duygularını turn-off pozisyonunda bırakmak, sosyalleşmeyi reddetmek, iletişimi doğrudan koparmak, ulaşılmaz bir dağın en tepesinde yalnızlığa mahkûm etmek kendini… Bunların hepsi bir süre sonra yalnızca ruhsal buhran olmaktan çıkıp fiziksel zararlara dönüşmeye başlar. Psikolojide ruhsal sorunların, somut zararlara yol açmasına verilen isime "psikosomatik" denir. Daha açık bir tabirle Psikosomatik; psikolojik kaynaklı bedenle ilgili bir durumu ifade eder. İnsanların bedenlerinden başka gidecek evi yoktur aslında günün sonunda. Ne yazık ki insanlar bunun bilincinde olmalarına rağmen en büyük zararı kendi bedenlerine ve ruhlarına verir. Ruhsal problemler bedensel işlevleri nasıl etkiler?
İlk olarak Sigmund Freud'un tarif ettiği ve daha sonrasında kapsamlı hale getirilen bilinçdışı savunma mekanizmalarından biri olan "somatizasyon" bu soruya cevap olabilir.
Bilinçdışı savunma mekanizmaları, kaba taslak bir anlatımla bilincimizi "zorlayan" durumlar karşısında psikolojik stabiliteyi korumak için bilinç dışımızın isteğimiz dışında aldığı önlemlerdir. Bu savunma mekanizmaları çoğunlukla başarılı olur. Örneğin ‘bastırma’ olarak adlandırılan savunma mekanizması "ruhumuza ağır gelebilecek" deneyimlerin bilincimizden atılarak bilinç dışımıza itilmesine yardım eder. ‘Neden yaratma’ mekanizması, başaramadığımızı düşündüğümüz her şey için "rasyonel" bir neden bularak kendimize "Gaslighting" (Duygusal Şiddet) uygulamamızı engeller.

Somatizasyon da bilinç dışı savunma mekanizmalarından biridir. Bu mekanizmada çoğu "ofansif" olarak betimlenebilecek uyarımlar, kompulsif (dürtü etkisiyle yapılan) bir tutum göstererek ve bedene yönelerek (bilinçsizce) bedensel işlevlerin sekteye uğramasına neden olmaktadır. Tüm bunların ana fikri bilinç dışının insan sağlığı açısından hatırı sayılır bir öneme sahip olmasıdır.
Bilhassa bilinç dışımız kontrol edilemeyen, hiçbir şekilde söz dinlemeyen bir fonksiyon değildir. Aksine, her gün emirler yağdırdığımız tarafımızdır kendisi.
"Ben hiçbir zaman mutlu olamayacağım" dediğimizde bilinç dışımız bunu "kendini mutsuz hissettir" şeklinde bir emir gibi duymakta ve bedenimiz de buna bağlı olarak tepkiler vermeye başlamaktadır. Giderek bu nahoş hissiyat ruhumuza sahip olmaya başlar çünkü zihin mutsuz olduğu yönünde ikna edilmiştir. Bilinenin aksine ikna etmek çok da zor bir eylem değildir. Amiyane tabir ile kandırmak kolaydır, kanmak ise daha kolay. Sorgulamayı reddedip, dogmatik olarak kabul ettiğimiz her şeye inanmak ve kanmak mümkündür. Bilinç dışımız da bu basit adımlarla iyileştiğine, olumlu olanı kendine çektiğine ikna edilebilir. Örneğin; bir sınavdan F aldığı için başarısız hisseden aynı kişi, daha iyisini yapacağına kendisini ikna edebilir ya da F aldığı için günlerce üzülebilir. Bu üzüntü onu başarısız biri olduğunu düşünmeye itebilir, kıyaslamalar yaparak bilinç dışına, yine başarısız olacaksın emrini verebilir ve bunu bir handikaba dönüştürebilir. Psikosomatik ise tam burada başlayabilir. Ruhun kaldırabileceğinden fazlasını taşımaya çalışması somut bir ağırlık olmaya başlar beden için. Bu belki de kendimizi iyileştirebilecek gücün yine biz olduğunun bilimcesidir.
Burcu Baylan
Grafiker: Eylül Ulu
Editör:Edanur İkan